Şükriye Akkoç Yazdı…
”Kafkasya’dan Akdeniz’e: Barış Görüşmelerinin Küresel Satrançtaki Yankıları”
Washington’da 8 Ağustos 2025’te Azerbaycan ve Ermenistan arasında barış görüşmelerinde sağlanan ilerleme, Güney Kafkasya’da yeni bir dönemin habercisi. Türk Dışişleri Bakanlığı’nın bu gelişmeyi desteklediğini açıklaması, Türkiye’nin bölgedeki stratejik pozisyonunu pekiştirme çabasını gözler önüne seriyor. Ancak bu anlaşmanın ardındaki motivasyonlar ve hedefler, yalnızca bölgesel bir barıştan ibaret değil; küresel güçlerin çıkar çatışmaları ve jeopolitik hesaplar bu masada ağır basıyor. Peki, bu anlaşma kimleri motive ediyor, kimler ne kazanacak ve Türkiye’nin Turan hayalleri ile Rusya ilişkileri nasıl etkilenecek? Dahası, Kıbrıs gibi başka bir sıcak dosya bu denklemde nasıl bir rol oynayacak?
Anlaşmanın temel motivasyonu, ABD’nin Rusya’nın eski Sovyet alanındaki etkisini kırmaya yönelik bir hamlesi olarak görülüyor. Zengezur Koridoru’nun açılması, Azerbaycan’a Nahçıvan’a kesintisiz erişim sağlayarak Türkiye ile ekonomik ve askeri bağlarını güçlendirecek. ABD, bu süreçte Hazar havzasındaki enerji kaynaklarını Batı’ya yönlendirme ve Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi’ne alternatif bir hat oluşturma fırsatını kolluyor. Türkiye, bu tablodan stratejik bir kazanç elde ediyor; Azerbaycan ile ittifakı derinleştirerek pan-Türkist vizyonunu hayata geçirme yolunda önemli bir adım atıyor. Ermenistan ise güvenlik garantileri ve ekonomik normalleşme ile kazanç sağlayabilir, ancak koridorun kontrolünü bırakması halinde stratejik kayıplar yaşayabilir. Rusya, barış gücü rolünü kaybetme riskiyle karşı karşıya kalırken, İran da Türkiye-Azerbaycan ekseninin kendisini izole etme ihtimaline karşı tetikte. Çin ise BRI projesi için ekonomik bir avantaj görse de, Rusya ve İran ile yaşayacağı gerilimler dengeyi zorlayabilir.
Türkiye’nin Turan hedefleri bu anlaşmayla hem olumlu hem de olumsuz etkilenebilir. Olumlu yan, Zengezur Koridoru’nun açılmasıyla Azerbaycan ve potansiyel olarak Orta Asya Türk cumhuriyetleriyle bağlantıların güçlenmesi. Bu, kültürel ve ekonomik birleşmeyi hızlandırabilir, Türkiye’nin liderlik iddiasını pekiştirebilir. Ancak olumsuzluk, Rusya ve İran gibi komşu güçlerin tepkisinden kaynaklanabilir. Rusya, Kafkasya’daki etkisini kaybetmemek için sert bir tavır alabilir; İran ise Azerbaycan’ın Türkiye ile yakınlaşmasını tehdit olarak görebilir. Bu durum, Türkiye’nin Turan hayallerini realize etme kapasitesini sınırlayabilir ve bölgesel bir çekişmeye dönüşebilir.
Türkiye-Rusya ilişkileri bu gelişme ışığında kırılgan bir döneme girebilir. Rusya, Zengezur Koridoru’nun kendi kontrolü dışında gelişmesini bir kayıp olarak algılayabilir ve Suriye, Libya veya Karadeniz’deki gerilimleri artırarak misilleme yapabilir. Türkiye ise NATO müttefiki ABD ile yakınlaşarak Rusya’ya karşı bir denge kurmaya çalışabilir. Ancak enerji bağımlılığı ve ticaret hacmi gibi faktörler, iki ülke arasında tam bir kopuşu engelleyebilir; ilişkiler daha çok pragmatik bir zeminde sürebilir, fakat güven eksikliği artabilir.
Kıbrıs meselesi ise bu denklemde dolaylı ama önemli bir yer tutuyor. Eğer Türkiye, Güney Kafkasya’da kazanımlar elde ederse, bu başarı Doğu Akdeniz’deki pozisyonunu güçlendirebilir. Zira Kafkasya’daki istikrar, Türkiye’nin enerji koridorlarındaki rolünü pekiştirerek Kıbrıs’taki müzakerelerde elini güçlendirebilir. Ancak Rusya, Kıbrıs’ta Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile iş birliğini derinleştirerek Türkiye’ye karşı bir cephe açabilir. Bu durumda, Kıbrıs’ın akıbeti, Türkiye’nin bölgesel kazanımlarına paralel olarak yeniden şekillenebilir; iki devletli çözüm lehine bir ivme kazanabilir ya da statüko daha da gerilimli bir hale gelebilir.
Bu anlaşma küresel güçlerin satranç tahtasında yeni bir hamle. ABD, Batı’nın etkisini genişletmeyi; Türkiye, Turan vizyonunu ilerletmeyi; Azerbaycan, toprak bütünlüğünü sağlamayı hedefliyor. Ancak Rusya, İran ve Çin’in tepkileri, bu planları sekteye uğratabilir. Türkiye, Turan hayallerini realize ederken Rusya ile dengeli bir ilişki kurmak zorunda kalacak; Kıbrıs ise bu dinamiklerin bir yansıması olarak belirsizliğini koruyacak. Bölge, barış vaadiyle birlikte yeni bir rekabet alanına dönüşürken, tüm taraflar kazanç ve kayıplarını dikkatle tartar. Bu süreç, diplomasinin ve gücün ne denli iç içe geçtiğini bir kez daha gösterecek.
YORUMLAR