EMEKLİLERİN HALİNDE DEĞİŞEN BİRŞEY YOK
Değerli okurlarım, bildiğiniz gibi Haziranın sonu ile Temmuzun başı Emekliler Haftası olarak kutlanmaktadır.
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün emekli olduğu 30 Haziran 1927 tarihi nedeniyle 30 Haziran da Emekliler Günü olarak kutlanmaktadır.
Bu özel gün için yıllar öncesi yazdığım bir şiirimi sunuyorum.
O günden bu yana olumlu bir değişim olmuş mu?
Daha bile beter olmuş…
Yazılış ve yaynlanışTarihi: 30 Haziran 1996
EMEKLİ ŞİİRİ
Kırk yıl emek verip de bu kentten
Yine de kopup gidemeyen nice emekli var
Kurtulamasalar da bin türlü dertten
Yaşamayı seven nice emekli var.
Maaşı yetmese de aydan aya
Çocuklar bakıyor yine babaya
Kıyma koyamasa da çorbaya
Umutları ölmeyen nice emekli var.
Safranbolu Karabük kahveleridir yerleri
Oralarda unuturuz sanırlar tüm dertleri
Bir eski dost görünce birden gözleri
Mutluluktan uçan nice emekli var.
Şirinevler lokalinde baba dostlarım
Çarşı kahvelerinde ağabeylerim, amcalarım
Her köşeden görünen arkadaşlarım, dostlarım
Yürekten kucaklaşan nice emekli var.
Kış gelmeden düşünülür kömürün fiyatı
Yazın hayal olur tatili, denizi, yatı
Varsa eğer başını sokacak bir küçük katı
Kendini bahtiyar sayan nice emekli var.
Kiminde astım, kiminde kalp vardır
Bacaklar ise ya siyatik ya romatizmadır
En büyük derdi işsiz oğlu, kızıdır
İş diye çırpınan nice emekli var.
Oğlu kafeden çıkmaz, kızı marlboro ister
Bazı emekli çocukları zenginle yarış eder
Ayağına adidas, bacağına levis ister
On yıldır yeni bir şey giymeyen nice emekli var.
Hastane kapılarında sürünür hastalıktan
Maaşını almak ayrı derttir bankalardan
Her gün bir emekli adını duyar anonslardan
Her cenazeye koşan nice emekli var.
Bir bardak çayı kahveciye yazdıran var
Eşini kaybettiyse yıkılmıştır o ihtiyar
Eğer bir de hayırsız çıktıysa evlatlar
Her gün bin ah çeken nice emekli var.
Karısı çocuğu elele verip de birlikte
Çekilmiyorsun artık moruk denilip de
Sokağa atılıp huzurevlerine gönderilip de
Sılaya hasret çeken nice emekli var.
Kırkında emekli olup yetmişinde yaşayan
Emekli maaşıyla çocuklarını okutmaya çalışan
Bir nişan düğünle tazminatları kuş olan
Maaşı kırk parçaya bölünen nice emekli var.
Her biri önemli oldukları günleri anarlar.
Bir dinleyen bulurlarsa coşarlar, çağlarlar
Hor görüldüklerini anlayınca için için ağlarlar
Her saygıya hasret nice emekli var
Biz böyle bırakmadık Demir Çelik’i diyen
Hatıralar anlatırlar eski günlerden
Şu kıpkızıl dumanlardan her gün zehirlenen
Bugüne lanet okuyan nice emekli var.
Bırakıp Karabük’ü köylerine dönen
Analar babalar gününde yol gözleyen
Yetmiş yaşında ağaç sulayıp, yer belleyen
Temiz havayla beslenen nice emekli var.
Üç yıl olmuş hala halısını alamamış
Eski dostlarca hatırları sorulmamış
Sendikalarınca da hemen dışlanmış
Dayanacak yeri olmayan nice emekli var.
Aşkları meşkleri hala dillerinde yaşayan
Ununu eleyip de eleğini duvarlara asan
Şiirlerle şarkılarla yaşanan günleri unutan
Türkülerle oynamayan nice emekli var.
Kimi sakal bırakmış eskiyi unutturmak için
Kimi hacı olmuş, öbür yana hazırlanmak için
Kimi her akşam atar iki tek acıları unutmak için
Kulübü, meyhaneyi unutmuş nice emekli var.
Karısı çoktan unutmuş kuaförü terziyi
Denk tutturamaz olmuş terazide kefeyi
Çoktan hazır etmiştir sabununu, kefenini
Ölümü bekleyen nice emekli var.
Otobüs fiyatları bile artmış eşit olmuştur
İnişler çarşıya, tabanvay, çıkışlar dolmuştur
Belediyemiz de cüzdanı böylece oymuştur
Yaşına saygı duyulmayan nice emekli var.
Bastonuna dayanır da güneşlenir kapıda
Moruk olmuştur adı kızında, kızanında
Yer verilmez olmuştur otobüste dolmuşta
Her gün daha yıkılan nice emekli var.
Varlığını ispat için hep konuşmak ister
Eller dinlemese de karısı dinlesin ister
Karısı de işim var deyip başından sepetler
Ayakaltında istenmeyen nice emekli var.
Akşamdan akşama iki duble rakısı vardı
Aybaşısı, yılbaşısı, özel günleri vardı
Arada bir de olsa bir buket çiçek alırdı
Bir güle hasret nice emekli var.
Kimi sakal bırakıp cami derneklerine girer
Elinde bir makbuz herkesten yardım ister
Yüzde ondan cebine birkaç kuruş para girer
Parasına değil sevabına diyen nice emekli var.
Kimisi etkindir bir partiye falan girmiştir
Çoluk çocuğunu biryerlere yerleştirebilmiştir
Üçü beşi bir araya gelip bir şirket kurmuştur
Böylece çarkını döndüren nice emekli var.
Kimisi gençtir girebilmek için bir işe
Gitmiştir İstanbul’a, Çorlu’ya, Gebze’ye
Katlanmıştır bu yaşta bir sürü herzeye
Eş dosta hasret kalan nice emekli var.
Daha çok gençtim diyerek iş yerine kızan var
Bir yakın bulup da bir yerlere sızan var
Her okuduğu gazeteden bir haber uman var
Her gün bir müjde bekleyen nice emekli var.
Kimi oymacılık yapar kimi dükkan açar
Parasını iş diye çarçur yapar
Anlamaz bu işten bir süre sonra batar
Pişmanlık içinde olan nice emekli var.
Zamanında yatırım diye yazlık alan vardır
Bir bakar ki gidiş geliş bir maaştan fazladır
Arabası olsa da benzin anasının nikahıdır
Buna da şükür diyen nice emekli var.
Karısı el işi yapar geçinmek için
Gözler büsbütün bozulur bir pazar için
En ucuz pazarları arar şu pisboğaz için
Kuru ekmeğe talim nice emekli var.
İşçi emeklisiysen ay başını beklersin
Memursan üç aylığı bir ayda tüketirsin
Ne yaparsan yap yarı aç yarı tok gezersin
Yarım ekmeğe muhtaç nice emekli var.
Ne kadar yazarsan yaz gelmez bu şiirin sonu
Dertler derya gibi kalem sanki bir iğne ucu
Ezilerek, sürünerek bulunur musallanın yolu
Son soluğa hasret nice emekli var.
YANIK emeğe saygı oldu mu hiç emekliye olsun
Yiyiciler doymadı daha donumuzu da soysun
Emekliler artık bilinçlenip bir büyük güç olsun
Yeter ki birlik olun, soyguna dur diyen nice emekli var.
Böyle yazmışız yıllar öncesi.
Yeni bir şeyler eklemeye gerek duymadım.
Zira değişen bir şey yok.
Ama en önemlisi emeklinin beyninde de değişen bir şey yok.
Toplumsal değişimin olmamasının temel nedeni de bu değil mi zaten?