2 Haziran 2022 akşamı Safranbolu’da bir genç doktorun intihar haberi gazeteciler tarafından duyulunca, olay yerine gittiler. Ana caddeden olay yerine döndükleri sokağın başında Valinin, Emniyet Müdürü’nün ve şehrin üst düzey bürokratlarının makam araçlarını gören gazeteci arkadaşlarımız, “intihar eden doktor çok önemli birinin yakını galiba?” diye düşündüler. Makam araçlarının şoförlerine, “bu kadar üst düzey yetkili ne çabuk geldi intihar olayına…” dediklerinde, “Sayın Valimizin ve diğerlerinin intihar olayı ile bir ilgileri yok, bitişikte bir davete geldiler” cevabını aldılar. Sonradan anlaşıldı ki, genç doktorun intihar ettiği yerin hemen bitişiğinde bir iş insanı, Sayın Valimizi ve üst düzey yöneticilerimizi davet etmiş, yemekli “cümbüş” düzenlemişti. Birkaç gün sonra, yaşanan talihsizliği cümbüş düzenleyen iş insanı, bizimde bulunduğumuz bir ortamda anlatırken “Vali, Emniyet müdürü falan cümbüş yapıyorduk. Bizim bitişikte, doktor kendini asmış…” sözlerinden olayın detayını da öğrenmiş olduk. Sonradan anlaşıldı ki, merkeze alınan Sayın Valimiz Cümbüş severmiş ve onuruna zaman zaman bu tür yemekli eğlenceler düzenlenirmiş. O doktorun, tam da bitişiklerinde intihar etmesi büyük bir talihsizlik olmuş..!
Bu olaydan sonra ise, merkeze alınan Sayın Valimizin oğlu 30 Haziran 2022 gece yarısı Safranbolu yönünden aşırı süratli biçimde gelirken, Bulak Kavşağı’nda emekli öğretmen Salih Portakal ve eşi Behiye Portakal’ın feci şekilde ölümlerine neden olmuştu. Yerel mahkemede yapılan yargılama sonunda, ölen araç sürücüsü Salih Portakal yüzde 75 oranında suçlu bulunmuş, Valinin oğlu ise kısa bir süre cezaevinde kaldıktan sonra serbest bırakılmıştı. Geçen yıl ise, ölen Portakal çiftinin çocuklarının evlerine Valinin özel otomobilinin tamiri için bir sigorta şirketi tarafından 174 bin TL. ödeme emri gelince, acılı aile “bu kadar da olmaz” diyerek isyan etmiş, konu BRTV’de yer almış, kazanın mobese görüntülerini de ilk kez BRTV’de ve ardından da ulusal basında yayınlanmıştı. Bu olay ile ilgili Ankara istinaf mahkemesinde yargı süreci halen devam etmektedir.
İlimizde bu ve benzeri çürümüşlük devam ederken, AK Parti iktidarlarının ilk yıllarındaki heyecandan eser kalmadı, birçok yatırım temel ya da yarısında kaldı. Biz de, sürekli olarak bu yarım kalan yatırımları gündeme getirmek zorunda kaldık. Eflani’de Hükümet Konağı depreme dayanıksız gerekçesi ile yıkılıyor, yerine İçişleri Bakanlığı 27 milyon 400 TL. ödenek gönderiyor. “Yan yattı, çamura battı..” diye aylarca oyalanınca, gönderilen ödenek yetersiz kaldığı için Eflani ilçesinin Hükümet Konağı yerinde sadece kocaman bir çukur öylece ibret-i alem gibi duruyor. Karabük Üniversitesi’nin kampüsünde, 4 bloktan oluşan öğrenci yurdu inşaatının iki bloğu yükseliyor, diğer iki blok temel seviyesinde 6-7 yıldan bu yan bekliyor. Haberi yapmak üzere gönderdiğimiz muhabir arkadaşımız Fatih Ünlü, inşaat alanındaki iş makinesinin kepçesindeki toprakta ağaçların bittiğini görünce şok oluyor, şaşkınlığı habere yansıyor. 5 yıl ilimizde kalan, sonra da merkeze alınan Vali Fuat Gürel, 5 yıl boyunca konakladığı Valilik Konağı’nın bitişiğindeki Tapu Kadastro binasının yanından her sabah ve akşam geçtiği halde, bir arpa boyu mesafe alamıyor. İlimize geçen yıl atanan Valimiz Mustafa Yavuz ise bu yarım kalan işlerin tamamlanması için gece geç saatlere kadar Valilikteki makamında mesai yapmak zorunda kalıyor.
Geçen yıl bizzat yaşadığım, bu kadarı da asla olamaz cinsinden bir başka örneği de özetleyerek bu bölümü bitireyim.
İzmir’de yaşayan emekli bir polisin oğlu, KBÜ’de çok iyi bir bölüm kazanıyor. Bir yılı İngilizce hazırlık, 5 yıl Karabük’te kalacağı için Emekli polis, emeklilik tazminatı ve diğer birikimleri ile Karabük’te 1+1 daire satın alıyor. İl Emniyet Müdürlüğü binasına yaklaşık 500-600 metre mesafede bir yerden satın aldığı eve oğlunu bir türlü yerleştiremiyor. “Evde kiracı var, 2 ay sonra çıkacak” diye başlıyor hikaye, ardından 6 aya uzuyor süre, daha sonra da bir yılı geçiyor. Hatta, 1.5 yıla yaklaşıyor. Emekli polis cinnet geçirecek hale geliyor. “Bu şehir nasıl bir yer, benim derdime bir çare bulacak kimse yok mu?” diye feryat ederken, yolu BRTV’ye düşüyor. Olayın nedenini kısa bir araştırmadan sonra anlıyoruz. Ve, 24 saat içinde anahtarın ev sahibine teslim edilmesine yardımcı oluyoruz. Evin anahtarını alan emekli polis, telefonla bizi arayarak “Abi, Allah razı olsun. Anahtarı aldım, eve girdim. Keşke anahtarı almakta bu kadar acele etmeseydik” diye dert yanıyor. Karabük Polisevi’nde buluştuğumuzda, neden öyle dedin diye sorduğumda “Ev rezalet, garsoniyer olarak kullanılmış. Kız öğrencilerin bazı eşyaları, kitapları var. Alkol şişelerinin her türlüsü bulunuyor. Yatağın bazasını kaldırdığımda, çeşitli cinsel ürünler gördüm” diyor. Bu rezaletin siyasi bir yönü de olduğu için, üst düzey önemli bir siyasetçi ile özel olarak paylaştıktan sonra, merkeze giden Valiye evdeki alkol şişeleri ve cinsel ürünlerin görüntüleri ile arz ediyoruz. Ve, ekliyoruz “Üniversitenin çevresinde bu ve benzeri evlerden söz ediliyor, hatta günlük saatlik süit dairelerde özellikle Afrika kökenli kız öğrencilerin pazarlandığı yönünde ciddi iddialar var. Bunların üzerine gidilmesi gerekir” diyoruz. Biz, söylüyor, biz dinliyoruz. Ardından da, Gabonlu 17 yaşındaki Dina’nın cesedi, Cumhuriyet kentimiz Karabük’te Filyos nehrinde bir tren makinisti tarafından tesadüfen görülüyor. Daha sonra anlaşılıyor ki, zavallı Dina 100. Yıl Mahallesi’nde bir evden çıplak ayakla kaçıyor, bir otomobile biniyor ve tam da Karabük Valiliği’nin karşısından dereye doğru koşuyor. Biz de, bunları haber yapınca Karabük’ün adını kötüye çıkaran kişi oluyoruz.
Neyse ki, artık o kabus dolu aylar, yıllar bitti. Bizi sansürlemeye çalışan ama bunda başarılı olamayan Vali merkeze gitti. Uzun yıllar birlikte çalıştığı o dönemin Emniyet Müdürü emekli olup gitti, hatta arkasından teneke çalındı. Karabük’te üst düzey siyasetten, bürokrasiye kadar çok önemli değişiklikler yaşandı. Onun için, Karabük’te yeni dönem diyoruz, yeni dönemden umutlu olduğumuzu belirtmeye çalışıyoruz.